Written by Ayşe Betül BALCI

Hiçbir şey tesadüf değildir

Gülçin ve Mustafa ile yaptığım bir çekiliş sayesinde tanışma fırsatım oldu.

Gülçin inanılmaz naif, sakin ve canı tez bir kadın. Mustafa’da ön yargıları dolayısıyla ilk gün eğitime gelmeyen babalardan…Tabii ki 2. Gün geldi ve fikirleri değişti. Onun da ton ton yanakları, koca kafası var. Evet bir babadan bahsederken bu kadar rahatım. Çünkü, bizim yaptığımız iş, sadece ticari bir anlaşma değil. Nasıl Gülçin’i istediğim zaman arayıp sohbet edebilirsem, Mustafa’yı da ihtiyaç durumunda rahatlıkla arayabilirim.

Ve benim için en güzel tevafuklardan biri Gülçin’in de 24.04.1991 tarihinde doğmuş olması.

Ben tesadüflere inanmam.

Ben tevafuklara inanırım.

Anne ve babalara umut olacak bir hikayeyle geldim buraya.

23 OCAK 2016’da evlenmiş Gülçinler. 1 yıl kadar da çocuk düşünmemişler.

2017’de artık bebeğimiz olsun dediklerinde de malumunuz hemen bebek sahibi olamayabiliyorsunuz.

Tabi evlenmeden önce ağrısı olduğu için hastaneye gidiyor. Apandis ameliyatı yapacaklarken bir de Kadın Doğum Uzmanı baksın diyorlar. Onun sonucunda 7 cm çikolata kisti olduğunu öğreniyor. Gittiği doktor da ‘asla çocuğun olmaz’ diyor. Mehmet Karaca’yı öneriyorlar. Bu konuda yumurtalıklara zarar vermeden yapabilecek nadir doktorlardan olduğunu söylüyorlar. Fakat, o zamanın koşullarında özel hastanede ameliyat onları zorlayabileceği için erteliyor. Farklı bir görüş için Ayhan Yılmaz’a gidiyorlar. Tabii ki her zamanki mütevazi tavrıyla Gülçin’i rahatlatıyor. Ama bu esnada diğer yumurtalığında da çikolata kisti olduğunu öğreniyor. İlaç tedavisiyle kistler ciddi oranda küçülüyor.

Biliyoruz ki Türkiye’de çocuğunun olmaması bir kusurmuş gibi gözükebilir. Çok eskilerden de gelen, anlatılan şeylerdir hep. Gelinin çocuğu olmazsa kuma alınır, erkekten kaynaklı olabileceği akla bile gelmez.

Ama Gülçin’in hikayesinde bu durum erkeklerin de ne kadar değiştiğini ne kadar ufkumuzun genişlediğini gösteriyor.

Gülçin ‘doktorlar benim çocuğum olmayacağını söylüyor, böyle böyle bir durum var ‘diyor. Tahmin edersiniz ki bir genç kızın bunu söylüyor olması ve alacağı cevabı bilmemesi çok zor…

Ama canım Mustafa; ‘bu bir kusur değil, senden değil benden dolayı da olmayabilir. Eğer olmazsa da EVLATLIK ediniriz’ demiş.

Buraya yorum yapmadan geçemeyeceğim. Burada Mustafa doğru olanı, yapılması gerekeni yaptı. Bir lütufmuş gibi anlatmayacağım.

Fakat günümüzde bırakın çocuğun olmasını, ailesi istemedi diye evlenemeyen kişiler var. Sevdiği kişiye sahip çıkması ne kadar onurlu bir davranış….

2017’deki denemelerden sonra bebek için tekrar Ayhan Yılmaz’a gidiyorlar. Yine 4-5 ay bebek olmuyor. Kabullenişe geçtikleri anda hamile kalıyor Gülçin.

Bakın gebelikte her şey fizyolojik olmak zorunda değil. Psikoloji hayatımızın her yerinden.

Stres bitti ve gebe kaldı.

Ama, sevinçleri kısa sürüyor… Bebek bir süre sonra kendi düşüyor. Bu arada Ayhan beyin yaklaşımı, bilgilendirmesi, yöntemlerinden hep çok memnun kalmış. Hiçbir zaman hayal kırıklığı yaşamasına izin  

vermeyen destekleyen bir hekim, çok kıymetli.

Ama böyle durumlarda denize düşen yılana sarılır. Kim nerde iyi bir şey var derse onu yaparsın. Amaç için gidilen yolda her şey mubahtır mantığıyla.

İsmini vermeyeceğim hastane ve doktorun…

Zaten Ayhan beyin söylediği gibi, gidilen yeni doktorda ilaçlı rahim filmi çekilmiş. İkisi tıkalıymış, biri açılmış. Açık olan tarafta çikolata kistinin olduğu. Tabi doktoru ‘artık tüp bebek denemelisiniz’ diyor. ‘Tüp bebek ve aşılama fiyatlarının aynı olduğunu bu sebeple boş yere aşılama denemeyin ’diye eklemiş. İnsanlar bebekleri olsun diye yapmadığı şeyler kalmıyor. Türbe türbe gezenleri, saçma sapan şeyleri yiyenleri duymayan var mı? size bir hekim bir şey diyecekte sorgulayacaksınız. Demem o ki, söylenenleri biz bilmeyebiliriz. Fakat ikinci bir görüş alabiliriz. Hiçbirimiz milyoner değiliz. Hele ki bebek sahibi olacaksak para daha da kıymetli…

 Tüp bebek merkezine yollamış. 3 tane yumurta oluşmuş. 3’ünü de döllemişler. 1’i olmamış, 2’si kalitesi düşük yumurtalarmış. 2 ay bekledikten sonra tekrar tüp bebek deneyimi. Bu deneyimden geçen ailelerim iyi bilirler, zorlu bir bekleyiş… 5 tane daha yumurta döllenmiş. 2 si orta kalite ve onlar da düşmüş.

Düşünsenize sürekli B-HCG baktıran, sürekli eczaneden gebelik testi alan, anne olmayı bekleyen gencecik bir kadını…

Tüp bebek merkezindeki doktor da ameliyat önermiş. Bu sefer o can havliyle hemen atlamamışlar söylenene. Bu işte en iyi hekim arayışı yapılırken, Gülçin’in kayınpederinin muhasebecisi Mehmet Karaca’yı yakinen tanıyormuş. Daha evlenmeden önce önerilen doktoru şimdi ona çiçek bahçesi açacak doktoru olmuş. Bu arada ilk tüp bebek denememeleri gerektiğini Mehmet hocadan öğrenmişler.

İlk aşılama yapalım demiş. Devlet aşılamanın bir kısmını karşılıyormuş. Tüp bebekle fiyatı asla aynı değilmiş.

Net bir şekilde laparoskopi ve histeroskopi yapılmalı demiş. ‘Sizin çocuğunuz olur, aşırı stres yapmışsınız’ demiş.

2018 Ağustos ayında ameliyat olmuş. Rahimdeki yarayı halledip, kanalları açmış, çikolata kistlerini temizlemiş. Sonrasındaki 6 ay deneme sonucunda hala bebek olmayınca aşılama yöntemini denemişler.

Ve aşılama sonucunda oluşan gebelikte 9 haftanın sonra, sonlanmış.

Malum hayatımız sadece bebek üzerine kurulu değil. Çalışma hayatımız, ailelerimiz, aile baskıları, sosyal çevre bir sürü sayılabilecek stres faktörü ve mecburi bir akış var.

Bu kadar tıbbi yöntem denemesi, bir çok gebelik kaybı, stres, yorgunluk üzerine Gülçin nefes egzersizlerine başlıyor.

Nefesin hayatımızda nasıl kapılar açacağına dair bir fikrimiz olsaydı. Önceliklerimiz arasına doğru nefes almayı eklerdik. Nefes eğitimi ve nefes çalışmalarıyla birlikte her gün Meryem suresi de okumaya başlamış. Şimdi burada herkes inançlı olmak zorunda değil. Ama farklı bir bakış açısıyla anlatayım. Yaşam tarzını ve işleyişi değiştirmiş. Nefes alış – verişini, dua ile enerjisini yani inancını… Stres alanından çıkıp, bebeğinin olacağına inandığı kısma geçmiş. ‘Senin gönlün değişirse, Dünya değişir ‘diyor Şems… Kendimize şans vermek için neyi bekliyoruz ki.

Bu sefer kendi kendine gebe kalmış Gülçin.

18. ve 22. Haftalarda bakılıp gözüken;

Bebeğin kalbinin 2 odasında parlak beyaz nokta ve böbreklerinde genişleme olduğu

Bu durumda maalesef bazı durumların akla gelebileceğini en iyi sonucu Fetal DNA ile alabileceklerini şöylemiş. Down Sendromundan şüphelenmeleri gereken belirtiler olduğunu, küçücük bir ihtimali bile değerlendirmesi gerektiğini tüm detaylarıyla açıklamış doktoru.

Tabi sonuçlar 1 haftaya gelecek…Ama düşünsenize zaman geçer mi ya.

Bu sırada bebek Down sendromlu olursa ne yapacaklarını konuşmakta, çok acı bir şey…

Ama tevekkülü bırakmayıp, ‘ne olursa bizim çocuğumuz’ deyip kabullenişe geçmişler.

1 hafta sonra Fransa’dan gelen sonuç NEGATİF. Herkes rahat bir nefes almış tabii.

Tabi bizim yollarımız keşişti, böyle zorlu bir yol yürümüş olmasına rağmen vajinal doğum istediğini söyledi. Aslında şaşırdım. Çünkü, çok beklenen bebekler için çok endişeleniriz. Doktorların bir kısmı da diğer bebekler kıymetli değilmiş gibi ‘bu kıymetli bebek prenses doğum yapalım’ önerilerinde bulunabiliyorlar. Bu arada hekimler önerir kabul eden bizleriz. Burada sorgulamamız gereken yine kendi durumumuz.

Gülçin, öğrettiğim, söylediğim her şeyi yaptı. 40+1’e kadar bekledik. Ama bebeğin suyu azaldığı için doğum suni sancı ile başlatıldı. Bir süre sonra bebeğin kalp atışları düşünce sezaryene aldılar Gülçin’i.

Şu an Antalya’da sezaryenlere babayı alan bir hastane yok. Fakat, doktorun inisiyatifi ile Mustafa da Doğumda Gülçin’in yanındaydı. Gülçin’in mutluluğunu tahmin edebilirsiniz. Hayatındaki en özel, en değerli insan yıllarca uğraştıkları bebeğe kavuşurken en mahrem anında yanında olabildi.

Bebek sağlıkla doğdu ve babayla odaya çıktı. Babayla diyorum. Çünkü, sağlıksal bir şey yok ise iki ebeveyninden birinin yanında olmalı bebek, küvezde başka odada değil

Amaaaa Gülçin’in kalması için bir neden vardı. Plasenta anneden ayrılmamıştı. Ağaç toprağa nasıl saçaklanır, nasıl bütünleşirse bebeğin plasentası da Gülçin’e öyle kök atmıştı.

Tabi doktoru güzelce işini halletti.

Vajinal doğum olsaydı bile sonrası mecburi ameliyat olacaktı.

Hamile annelere sesleniyorum. Bu sizin doğumunuz değil. Bu bebeğinizin doğumu.

Lütfen sağlıksal durumlar uygun olduğu sürece bebeğinizin kararlarına saygı duyun.

Vajinal doğum olmuş, sezaryen doğum olmuş önemi yok

Anne sağlıklı, Bebek sağlıklı tek önemli konu bu.

Hiçbirimizi güllerle döşenmiş yollar beklemiyor. Elbette dikenli yollardan geçeceğiz ama vazgeçmeden, inancımızı yitirmeden, olmayanı da kabul edebilecek gücün kendimizde olduğunu öğrenerek…

Ömer Alp, anne ve babasının evlilik yıl dönümü olan 23 OCAK 2020 de dünyaya geldi…

Hiçbir şey tesadüf değildir.

× WhatsApp